Taşınmak: Yalnızca Yer Değil, Yük Değiştirmek
- nazlicantosunn
- 4 Haz
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Eyl
Taşınmak...
İlk bakışta yalnızca yer değiştirmek gibi gelir;
Dört duvar değişir, eşyalar toplanır, bir adres silinir, diğeri yazılır.
Ama insan bir yerden başka bir yere giderken sadece mekan değiştirmez.
Bazen göremediği kadar derin bir iç hareket başlar.
Kimi zaman sessiz, kimi zaman yorucu.
Ve asıl değişen yer değil; bakış olur.
Kimi zaman bir pencere büyür insanın içinde; kimi zamansa bir perde kapanır.
İlk adım genelde telaşlıdır.
Koli bulunur, bant aranır, kutular doldurulur.
Ama bir an gelir ki, sadece eşyaları değil; geçmişi de yerleştirdiğini fark edersin.
Bir fincana dokunursun,
ve anıların seni bir sabah kahvesine, eski bir sessizliğe geri götürdüğünü hissedersin.
Sonra bir yastığı katlarsın;
ve o yastığın, bir geceyi değil; bir duyguyu
barındırdığını anlarsın.
Taşınma, çoğu zaman durup düşünmek için fırsat vermez.
Ama fark ettirmeden seni kendi içine çeker.
"Bu kitap neden burada?"
"Bu fotoğraf hala neden çerçevede?"
"Bu eşya beni yansıtıyor mu, yoksa ben onu taşımaktan mı yoruldum?"
Sorular sessizce belirir.
Cevaplar eylemle verilir.
Kimi eşya kutuya girer,
kimi eşyaysa sadece durup bakılarak yerine bırakılır.
Zaten artık gerek yoktur ona.
Varlığı geçmişin dekoru gibidir.
Taşınma, insana seçme özgürlüğünü verir.
Sadece yerleşilecek yeni bir yer değil,
yaşanacak yeni bir hâl seçilir aslında.
Çünkü her yeni ev, yeni bir dil ister.
Yeni bir ritim.
Yeni bir bakış.
Bazı şeyler vardır ki, hiçbir koliye sığmaz.
Ne kadar yer ararsan ara, bulamazsın.
Bir alışkanlık, bir savunma hali, bir cümle biçimi...
Onlar seninle gelmeye heveslidir.
Ama sen artık daha hafif yürümek istiyorsundur.
Ve o an gelir:
"Bana zamanında lazımdın... Ama artık değil."
İşte bu cümleyle başlar yerleşme.
Gerçek yerleşme,
eşyalar yerleştirildikten sonra değil,
duygular sadeleştikten sonra gerçekleşir.
Çünkü yeni bir evin en büyük boşluğu, "eşyasızlığı" değil,
henüz doldurulmamış bir anlamıdır.
Ve bu, sadece seninle şekillenir.
Zamanla.
Yavaş yavaş.
Tıpkı bir bitkinin yönünü güneşe çevirmesi gibi.
Tıpkı bir kedinin en sevdiği köşeyi kendi keşfetmesi
gibi.
Yeni ev, senin içinden taşan hâlle tamamlanır.
Bir sabah gelir...
Işık farklı süzülür.
Duvarlar hala yabancı olsa da, artık ürkütmez.
Çünkü sen değişmişsindir.
Ve o sessizlik, artık tanıdık gelmeye başlamıştır.
Yavaş yaşamak, evi tanımak gibidir.
Her köşesi ayrı bir varış noktası olur.
Ve sen, bir odadan diğerine geçerken bile başka biri
olursun.
Daha sade, daha az konuşan ama daha çok duyan
biri.
Taşınmak; yalnızca yer değil, yön değiştirmektir.
Sabit sandığın şeyleri esnetmektir.
Ve bazen sadece bir halıya değil,
bir hayale yer açmaktır.
Yıllardır içinden geçirdiğin o yaşam biçimi,
şimdi yeni evin duvarlarında yankılanmaya başlar.
Daha az şeyle, daha çok hisle...
Daha az gürültüyle, daha çok anlamla.
Çünkü gerçek yerleşmek,
eşya yerleştikten sonra değil,
kendine bir yer açabildiğinde olur.
Ve belki en güzeli, bütün taşınmaların sonunda şu soruyla baş başa
kalmaktır:
Ben artık kim olmak istiyorum?
Bu cevap her zaman yüksek sesle gelmez.
Kimi zaman sabah kahvesi sessizliğinde,
kimi zaman yeni evde unutulmuş bir köşede
kendiliğinden belirir.
Bazen taşınmak, sadece ev değil;
kendine verdiğin en derin yemindir.












Yorumlar