Neden Hep Aynı Tip İnsanları Çekiyoruz? İlişkisel Döngülerin Psikolojisi ve Ruhsal Kökleri
- nazlicantosunn
- 1 Ağu
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Eyl
Bazen biri hayatımıza girer...
Ve onunla tanıştığımız an, zaman kısa bir süreliğine durur.
Gözleri bir şey anlatır ama dili susar.
Kalbimizde bir kıpırtı belirir; sanki onu hep
tanıyormuşuz gibi.
Ama sonra hikaye...
Yine aynı yerden kırılır.
Yeni bir yüz.
Farklı bir ses tonu.
Ama aynı his.
Aynı terk edilme korkusu.
Aynı değersizlik duygusu.
Aynı yalnızlık.
Peki neden?
Neden sürekli aynı kişileri çekiyor gibi hissederiz?
Bu sadece kötü bir şans mı?
Yoksa içimizde çözülmeyi bekleyen bir desen mi var?
Bu yazı, aynı döngüleri tekrar tekrar yaşamanın nedenlerini, görünmeyen bağlarımızı ve artık başka bir yolu seçmenin mümkün olup olmadığını birlikte keşfetmek için yazıldı.
Döngüler Neden Tekrarlar?
Aynı Tip İnsanları Çekmemizin Psikolojik ve Ruhsal Sebepleri
Hayatına farklı zamanlarda giren kişileri düşün...
Hepsi başa başka insanlar gibi görünse de,
hissettirdikleri şeyler hep aynı değil miydi?
Benzer kırılmalar, benzer hayal kırıklıkları, benzer yaralar...
İşte burada devreye tekrar zorlantısı girer.
Psikolojide bu, bireyin geçmişte çözülmemiş bir duygusal deneyimi farkında olmadan yeniden yaratma eğilimidir.
Ama bu sadece bir zihin tekrarı değil - aynı zamanda bir ruhsal çağrıdır.
Tanıdık Olan, Güvenli Zannettiğimiz Yerdir
Beynimiz bilineni sever.
Tanıdığı acıyı bile "güvenli" sayabilir.
Bu yüzden çocuklukta hissettiğimiz sevgisizlik, terk edilme, ilgisizlik gibi duygular bize tanıdık gelir.
Ve biz, o tanıdıklığı aşk sanırız.
İçsel Çocuk ve Sevgi Açlığı
Sevilmekten Çok, Görülmek İsteyen O Parçamız
İçimizde her yaşta yaşayan bir çocuk vardır.
Bu çocuk zamanla büyümez; sadece sessizleşir.
Ve bir gün, biz yetişkin olduğumuzu sanırken... bir ilişkinin ortasında aniden konuşmaya başlar.
Bir bakarsın, çok sevdiğin biri sana geç cevap verdi diye kalbin daralır.
Çok sevildiğini bildiğin halde bir boşluk hissedersin.
Ya da terk edilme korkun mantıksız bile olsa seni ele geçirir.
İşte orada konuşan senin bugünkü halin değildir.
Konuşan, içindeki o küçük çocuktur.
Yarım kalmış bir ihtiyacın yankısıdır.
Çocukken, nasıl sevildiysek, yetişkinlikte de aynı sevgi modelini ararız.
Ama o sevgi çoğu zaman eksik ya da koşulludur.
Ve biz, o eksikliği tamamlamak için hep benzer rollere sürükleniriz.
Örneğin;
Sessiz kaldığında "iyi çocuk" diye övülen biri, yetişkinlikte kendini bastırarak sevilmeyi öğrenir.
Ağladığında susturulan biri, duygularını gizleyerek ayakta kalmaya çalışır.
Sürekli onay bekleyen biri, ilişkilerde de hep "beni seç, beni fark et" der.
Bu ses, hafızayla değil, hücreyle hatırlanır.
Ve biz bazen tüm yetişkinliğimize rağmen o çocuğu duyana kadar...
aynı döngüleri tekrar ederiz.
Ama gerçek şu ki:
İçsel çocuk sevilmekten önce görülmek ister.
"Ağlamana izin var."
"Yanındayım."
"Artık seni bırakmam."
Bu cümleler geldiğinde...
Sistem yavaşlar.
Kalp yumuşar.
Ve o küçük çocuk:
"Artık yanımda biri var. "diyerek sessizce oturur.
İşte o an...
Döngü artık kendini tekrar etmek zorunda kalmaz.
Bağlanma Stilleri ve Çekimin Gizli Dansı
Seni Çektiği Kadar Yarandan Tutan Ne?
Her insan bağ kurmak ister.
Ama herkes aynı yerden bağlanmaz.
Bağ kurma biçimlerimiz, çocuklukta geliştirdiğimiz duygusal kalıplara dayanır.
Ve bu kalıplar, yani bağlanma stilleri, ilişkilerdeki davranışlarımızı belirler.
Dört Temel Bağlanma Stili:
Güvenli Bağlanma: Yakınlıktan korkmaz, sevgi verir ve alır.
Kaygılı Bağlanma: Terk edilme korkusuyla sürekli onay arar.
Kaçıngan Bağlanma: Yakınlıktan kaçar, duvar örer.
Dezorganize Bağlanma: Hem bağ kurmak ister hem korkar; ilişkilerde kaotik örüntüler görülür.
En sık görülen döngü:
Kaygılı biri + Kaçıngan biri.
Biri "yaklaş" der, diğeri "kaç"
Ve bu dans, içimizdeki tüm yaraları ortaya çıkarır.
Çekim Yasası Psikolojik Olarak Nasıl İşler?
Sen bilinçli olarak huzur istersen de,
bilinçaltın tanıdığı kaosa çekilir.
"Gerçek aşk" zannettiğin o yoğun çekim,
aslında geçmiş bir yaranın sana "beni iyileştir" deyişidir.
Ve biz çoğu zaman buna tutku deriz.
Ama aslında bu, duygusal travmanın titreşimidir.
Travmaların Aşk Kılığı
Sevgi Sandığımız, Ama Acıyı Tekrarladığımız Bağlar
Bazı aşklar bir anda gelir, nefesini keser.
Kalbin çarpar, zihin susar.
"İşte bu" dersin.
Ama zaman geçtikçe o bağ seni iyileştirmek yerine, eksiltmeye başlar.
Çünkü bu, aşk değil - "bağ" kılığına girmiş bir travmadır.
Travmatik Aşk Ne Demektir?
Travmatik aşk, sevgiden değil;
eksiklikten, yoksunluktan ve bastırılmış ihtiyaçlardan doğar.
Ve bu ihtiyaçlar karşılanmadığında, aşk yerini korkuya bırakır.
Bu tür bir ilişkide:
Terk edilmekten korkarsın,
Sürekli kendini ispat etmeye çalışırsın,
Küçük bir ilgi bile seni doyurur sanırsın,
O uzaklaştıkça daha da bağlanırsın.
Bu, sevgi değil;
çocukken görülmemiş yerinin çırpınışıdır.
Travma Bağlarının Döngüsü:
Yüksek çekim - "Ruh eşim olabilir" hissi
Duygusal yoğunluk - "Ani bağ kurma
İstikrarsızlık - Bir gün tutku, bir gün soğukluk
Kendinden uzaklaşma - "Beni terk etmesin" korkusu
Bağımlılık - "Onsuz yaşayamam" yanılsaması
Sinir sistemi bu kaosa alıştığında, huzurlu biri geldiğinde seni çekmez.
Çünkü sen hala:
"Sevgi mücadele gerektirir." inancıyla yaşıyorsundur.
Gerçek aşk seni olduğun halinle görür.
Travmatik bağ seni "olman gereken" bir şeye dönüştürür.
Bu Döngü Kırılır mı?
Kendine Geri Dönmenin Sessiz Devrimi
Evet, kırılır.
Ama başkasının gelip seni kurtarmasıyla değil - senin artık kendine başka bir yerden bakmanla olur.
Aynı kişileri değil, aynı duyguları çektiğini fark etmekle başlar.
İçsel çocuğu duymakla derinleşir.
Yeni seçimler yapmaya gönüllü olduğunda çözülür.
Ve sonra sadece "beni seçsin" demezsin.
"Ben artık kendimi seçtim" dersin.
O an döngü biter.
Döngünün Sessiz Bitişi ve Yeni Bir Bağın Çağrısı
Her döngü bir öğretidir.
Ve o döngü seni defalarca aynı yoldan geçiriyorsa...
bu senin inatçılığın değil - kalbinin hala sevgiye açık olduğunun kanıtıdır.
Kendine dönmeye başladığında, aynı kişileri çekmek zorunda kalmazsın.
Çünkü artık sevgiye aç bir parça değil,
kendini duyan, seven bir bütün olarak yürürsün.
Ve bir gün biri gelir...
Seni ne eksiltir ne de büyütür.
Sadece yanında durur.
Ve sen ilk kez,
bir başkasının yanında da kendin gibi hissedersin.
🍃Bu yazı Sessizlikle Konuşanlar kolektifinde, içsel dönüşüm yolculuğunda yankı bulan tüm kalpler için yazılmıştır.
✨Eğer bu satırlar sana dokunduysa, yorumlarınla kendi iç sesini de buraya bırakabilirsin.










Yorumlar