top of page

Kırıldığın Yerde Işık Girer: Travmanın Gizli Hikayesi

  • Yazarın fotoğrafı: nazlicantosunn
    nazlicantosunn
  • 29 Nis
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 May

İnsanın ruhu, en çok çatladığı yerden ışır. Bazen en karanlık anlarımızda, tam da kırıldığımız yerden ışık belirir; o ışık, kaybettiğimizi sandığımız her şeyin içinde sessizce bekliyordur.


"Ben bittim", dediğin an ruhunun usulca "Şimdi yeniden başlıyoruz." diye fısıldadığı andır.

Tıpkı çatlamış bir camın ardından sızan gün ışığı gibi; her çatlak içimizde saklı kalmış bir özlemle buluşur. Ve belki de en çok kırıldığımız yerde, içimize düşmüş küçük bir yıldızın tohumudur o.


Acının kılıfı yırtıldığında, içimizde unutulmuş bir ışık parlamaya başlar.

Ve işte tam orada, acının en derin yerinde, görünmeyen bir hediye saklıdır: Öz'ünün yeniden doğuşu.


Travma.

Tek bir kelime, binlerce his demek.

Kırıldığımız an, her şey dağılmış gibi gelir; umutlar, hayaller, kendimize dair inancımız.


Zihnimiz baş edemediği acıyı bastırmak için türlü yollar arar:

Unutmak isteriz, inkar ederiz, kaçmaya çalışırız.

Ve çoğu zaman bu kaçışın içinde kayboluruz.


Travma bir yaradır.

Görünmez bir yara.

Her yara, aslında kendi içinde bir hikaye taşır. Travmanın hikayesi, görünenden çok daha derin bir yere kök salar.


Ne zaman bir şey hatırlasak, ne zaman aynı acı bir gölge gibi üzerimize düşse, işte o yara hafifçe sızlar.

Bu yüzden çoğu zaman kırıldığımız yerlere bakmaktan korkarız.

Sanki oraya bakınca, parçalanmaya devam edeceğiz sanırız.


Ama gerçek, zannettiğimizden farklıdır. Çünkü her yara aynı zamanda bir kapıdır.

Kırıldığın yerde açılan bir geçit: İçindeki daha derin, daha sahici bir Sen'e çıkan gizli bir yol.


Ruh, çatlayan yerlerden sızar.

Ruh, bastırdığımız duyguların sessiz çığlıklarından ses verir. Ve zamanla anlarız ki;


Acının içinden geçen ışık, bizi parçalayan şey değil; bizi tamamlayan şeydir.


İşte burada, içsel sessizlikle dinlediğimizde duyguların ardındaki gerçek hikayeyi görmeye başlarız:

Bir ruhsal dönüşümün sessiz adımları.


Yıllarca kaçtığımız, görmezden geldiğimiz kırık yerlerde... İçimizde büyümeye çalışan bir tohum saklıdır, bir yıldız tohumu.


Peki hiç düşündün mü?


Kırıldığın anlarda sadece acı mı vardır gerçekten, yoksa gözlerinden akıp giden her damlada yeni bir hikayeye, yeni bir Ben'e doğru akmaya başlayan bir ırmak mı doğuyordu?


Belki her gözyaşı, içimizde çatlayan toprağa düşen küçük bir yağmur damlasıydı; görünmeyen bir bahçeyi büyütmek için sessizce çalışan bir mucize.


Ve belki de bu sessiz büyüme,

kalpten gelen yazıların en saf haliydi:

Acıdan filizlenen şefkat.

Her kırık, her çatlak, her yara...

Sandığımızdan çok daha derin bir gerçeğin izlerini taşır:


Yıkıldığımız yerler, sadece düşüşlerin değil, yükselişlerin de başlangıç noktasıdır.


Acı bize her şeyi kaybettiğimizi düşündürürken, aslında kaybettiğimiz sadece eski hikayemizdir.

Oysa ruh, her yıkımdan sonra, görünmez ellerle yeni bir hikaye örmeye başlar.

Sessizdir, sabırlıdır, sakindir.

Bize fısıldar: "Eski kalıpları bırak."

"Bıraktığın her parçayla, daha saf bir benliğe yaklaşıyorsun."


Çünkü gerçek dönüşüm, kaybettiklerimizden değil, bıraktıklarımızdan doğar.


Ve en kırıldığımız anda, en çıplak, en savunmasız halimizle,

içimizde saklı duran ışık en sonunda serbest kalır.

Artık bir yük değiliz.

Artık bir yara değiliz.

Artık kendi iç ışığımızın ilk adımlarını atan bir varlığız.


Travmanın hikayesi sadece acının kendisiyle değil, o acının içinden nasıl geçtiğimizle yazılır. Her gözyaşı harf olur, her ayağa kalkış yeni bir cümleye dönüşür.


Ve belki de tüm bu yolculuk, bir tür spiritüel yazının içimizde sessizce yazılmasından ibaretti.

Her kırık, artık bizi bölmek için değil, bizi açmak için vardır.


Belki de hayat, tam da kırıldığımız yerlerde yeniden bizi örüyor.

Kırıldığında utanma.

Acıdığında saklanma.

Çünkü her çatlağın altında bir tohum yeşerir, her gözyaşının ardından sessizce bir bahar gelir.


Kendine bak şimdi:


Tüm o acılara rağmen ayaktasın.

Tüm kırıklara rağmen ışıyorsun.


Kırıldığın yerden yayılan o sessiz ışık, senin gerçekten kim olduğunu hatırlatıyor:

Bir yaradan doğan, ışıkla büyüyen, sonsuz bir varlık.

Ve yolculuğun daha yeni başlıyor.







 
 
 

1 comentario


Invitado
29 abr

Ellerine sağlık çok yararlı teşekkür ederim

Me gusta

© 2025 Sessizlikle Konuşanlar. Tüm hakları saklıdır.

bottom of page