Gülümseyip Geçiyoruz Ama İçimizde Birikiyor: Duygusal Farkındalık Neden Bu Kadar Zor?
- nazlicantosunn
- 26 Nis
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Eyl
Bazı günler çok yoğunsun. Herkese bir şeyler yetiştiriyorsun. Gülümsüyorsun, hallediyorsun, toparlıyorsun.
Ama sonra bir sessizlikte durduğunda, içinin bir yerinde bir şey kıpırdıyor.
Küçük bir hüzün mü? Yorgunluk mu?
Adını koyamadığın bir ağırlık sadece.
Ve o an anlıyorsun:
Bir şey birikiyor. Ama fark etmeden, fark ettirmeden...
İşte buna duygusal farkındalık diyoruz.
Ama sadece "duyguyu bilmek" değil bu. Onu hissetmeyi göze almak. "İyiyim" demek yerine "Aslında biraz kırıldım" diyebilmek.
Neden bu kadar zor biliyor musun?
Çünkü çocukluğumuzdan beri bize hissettiklerimizi bastırmamız öğretildi.
"Abartma."
"Ağlama."
"Takma kafana."
Ve biz büyüdük.
Ama bastırılan duygular içimizde konuşmadan yaşamaya devam etti.
Sonra ne oldu?
Bir noktadan sonra kaygı, öfke, sabırsızlık, tükenmişlik olarak geri döndü.
Anlam veremediğimiz patlamalar, ani düşüşler, içimize çekilmeler...
Oysa çoğu zaman ihtiyacımız olan tek şey şu:
Bir an durmak ve kendimize şunu sormak,
"Şu anda gerçekten ne hissediyorum?"
Ve ne hissediyorsan ona izin vermek.
Yargılamadan.
Düzeltmeye çalışmadan.
Sadece şefkatle tanıklık ederek.
Çünkü duygular, fark edilince geçer; yok sayıldığında birikir.
Bu yazı sana tanıdık geldiyse, o kıpırdayan şeyi sen de hissettiysen,
demek ki yalnız değilsin.
Ben burada, Sessizlikle Konuşanlar 'da tam da bu hislerle duygusal farkındalığın gücüyle yazıyorum. Belki senin içindeki o sessiz duygular, bu kelimelerle dile gelir.
Takipte kal.
Çünkü artık duygular görmezden gelinmeyecek.











Ellerine sağlık insanın içine dokunuyor çok beğenerek okuyorum