Bir Kapının Eşiğinde: Zihnin Gölgesinde, Ruhun Kıyısında
- nazlicantosunn
- 14 May
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 May
Kendini beklediğin o yerde, sadece zaman geçmiyor... Sen de dönüşüyorsun.
Bazen hiçbir şey olmuyor gibi görünür.
Günler birbirine benzer, hisler bulanıklaşır, hayat durmuş gibidir. Ama tam da bu durgunluğun içinde başlar asıl hareket. İçeride görünmeyen bir yerde...
Ruh çağrılır. Zihin direnç gösterir. Kalp çarpar ama adım atmaz. Ve sen, dışarıdan bakanın göremeyeceği bir kapının tam eşiğindesindir. İşte bu yazı, o eşikte duran herkese bir hatırlatma: Bekleyişin bir boşluk değil, dönüşümünün başlangıcı olabilir.
Hayat her zaman ilerlemiyor. Bazen yürüyormuş gibi yapıyor; ama bir yere varmıyor. Zaman geçiyor gibi oluyor; ama içimizde bir şey yerinde kalıyor. Bu duraklar dışarıdan bakıldığında sıradan görünebilir... Aslında hepimiz derinlerde bir yerde biliriz:
Bir eşikteyiz.
Bu eşik, görünmezdir çoğu zaman. Bir anda kendimizi orada buluruz. Ne geçmişin tam içindeyizdir, ne de geleceğe aitiz. Arada kalmışlık değil, arasında durmak halidir bu.
Ne karar alabiliriz,
ne vazgeçebiliriz.
Sadece "orada" kalırız.
Bazı kapılar sessizdir.
Ne açılırlar, ne kapanırlar.
Orada öylece dururlar.
Ve insan sormadan edemez:
"Ben mi bekliyorum onları,
yoksa onlar mı beni?"
Bu soruların tam ortasında zihnin sesi yükselir.
"Ne olacak?"
"Ne zaman olacak?"
"Ya olmazsa?"
Cevaplar gelmez.
Çünkü bu alan cevapların değil;
sabırla susmayı, güvenle beklemeyi, teslim olmayı öğrenmenin alanıdır.
Zaman burada farklı işler.
Dakikalar esner, saatler ağırlaşır.
Kalp çarpar ama ileri atmaz.
Bir bakarsın gün bitmiş, ama hiçbir şey değişmemiş.
Çünkü ruhun çağrısı burada değişir:
Sadece ileriye değil, derine inmek için çağrılırsın.
Ve bu derinlik kolay bir yolculuk değildir.
Sabır burada pasif bir "bekleyiş" değildir.
O sabrın içinde bir inanç titreşir:
"Her şey olması gerektiği gibi olacak."
Ama bu inanç, süslü sözlerle değil,
tam da kırıldığın yerde denenir.
İçinde bir yan korkar,
bir yan kaçmak ister,
ama başka bir yan yumuşakça fısıldar:
"Buraya kadar geldin.
Artık geri dönememek de bir yoldur."
Bu eşik dışarıdan bakıldığında sıradan bir durak gibi görünebilir.
Ama içeriden bakanlar bilir;
Burası dönüşümün tam önüdür.
Burada çığlık atılmaz.
Kendini kanıtlama isteği yoktur.
Sadece yavaşça kabuklarını bırakmaya başlarsın.
Ve bazı geçişler sessiz olur.
Bir iç çekişle...
Bir rüyayla...
Bir hatırlamayla başlar.
Ve gözle değil,
kalple duyulur o hafif tıkırtı:
İçeriden bir kapı açılıyordur.
Eşiğin tam ortasında dönüşüm başlar.
Görünmeyen ama hissedilen bir değişim.
Gözle değil, kalple fark edilen...
Kimi zaman bir nefes kadar ince,
kimi zaman bir tıkırtı kadar hafif.
Ama bilirsin:
İçeriden bir kapı açılıyordur.
Bu kapıdan geçtikten sonra,
artık hiçbir şey eskisi gibi kalmaz.
Çünkü sen değişmişsindir.
Ve dünya, senin değişmiş halini geri çeviremez.
Şimdi bu satırları okuyorsan,
ve içinde o tanıdık eşik duygusu varsa,
kendini tutma.
İçinde birikenleri yargılama.
Çünkü dönüşüm bazen sessizlikle,
bazen durgunlukla,
bazen de hiçliğin içindeki o ince kıpırtıyla başlar.
Bu yazı sana hatırlatsın:
Korku geçer.
Zaman geçer.
Ve sen...
geçtikten sonra
bir daha asla olduğun yere dönmezsin.
Ve şimdi...
Eğer sen de bir kapının eşiğindeysen,
acele etme.
Kapının sessizliğinden korkma.
Çünkü bazı kapılar çalmadan açılmaz;
Hissedilerek geçilir.
Kalbinde titreyen o sabır,
görünmeyen ellerle seni tutuyor olabilir.
Adını bile bilmediğin bir şeye güvenmek zor geliyor olabilir.
Ama yine de...
içinde bir yer biliyor:
Bundan sonrası başka olacak.
O yüzden sadece burada dur.
Olduğun gibi.
Eksik, kararsız, bekleyen halinle.
Çünkü eşikler, tamamlanmak için değil,
başkalaşmak için vardır.
Ve unutma:
Geçmek, bazen yürümek değildir.
Bazen sadece...
Olduğun yerde kendine açılmaktır.

Comments